"96 Ünaldı direnişinden Başpınar"a: Patronlar hep "ev sahibi" olmak istedi
Antep'te tekstil Ünaldı’dan Başpınar’a doğru kayarken; bu deneyimlerden hem patronlar hem işçiler dersler çıkardı. Binlerce işçi adeta kentten izole edildi, OSB parmaklıklarla inşa edildi.

Kaynak: www.gaosb.org sitesinden alınmıştır
Murat Uysal
Tarih boyunca birçok kavime ve uygarlığa ev sahipliği yapmış; ticaret ve kültür yollarının merkezinde yer alan Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki Gaziantep, Osmanlı döneminde de önemli dokuma merkezlerinden biriydi. 1938’de ilk kent planlamasında dahi bir sanayi kenti olma hedefi bulunan Gaziantep’te küçük tekstil atölyelerinin ya da firmalarının yoğunlaştığı mekan dendiğinde akla ilk Ünaldı Sanayi Bölgesi gelirdi. 1980 öncesi henüz organize sanayi bölgelerinin tam olarak faaliyete geçmediği yıllarda Ünaldı, Gaziantep’te tekstilin merkeziydi. Ancak daha sonra işler değişti, 1996’da Ünaldı direnişine önderlik eden Mecit Bozkurt’un da sözleriyle, “İşler büyüdü, makineler büyüdü, patronlar büyüdü. Ünaldı’ya sığmaz oldu.”
Fotoğraf: Evrensel
1972’de Gaziantep’te ilk organize sanayi bölgesi için arsa tahsisine başlandı ve o dönemden sonra dokuma atölyeleri yavaş yavaş OSB’lere taşındı. Daha sonra OSB’ler büyüdükçe büyüdü. Bugün 5 ayrı bölgeden oluşan Başpınar Organize Sanayi Bölgesi 43 milyon 250 bin metrekare alanıyla Türkiye’nin en büyük organize sanayi bölgesi. 6. OSB’nin kurulma hazırlıkları sürüyor. Başpınar’da 1200’e yakın işletmede yaklaşık 250 bin işçi asgari ücret civarında ücretlere çalıştırılıyor.
1996 Ünaldı direnişi önderi, bir dönem Emek Partisi (EMEP) il başkanlığı da yapmış Mecit Bozkurt ile Ünaldı’dan Başpınar’a, OSB’lerin örgütlenme ve emek mücadelesi üzerindeki etkisine projeksiyon tuttuk. Konuştuğumuz Şireci Tekstil işçileri “Cezaevi gibi etrafımız duvarlarla örülü” diye anlattıkları OSB’nin yapısının direnişleri üzerindeki etkisini anlattı.
‘OHAL kente değil, kenti üretenlere’
Gaziantep Başpınar OSB’de şubat başından itibaren yüzde 30’luk ücret zammı dayatmasına karşı 23 fabrikada fiili grevler ve eylemler gerçekleşti. Gaziantep Valiliğinin getirdiği eylem yasağına rağmen Yalçın Kardeşler ve Has Çuval fabrikalarında çalışan işçilerin bir kısmı fiili grevlerine devam ediyor. Gaziantep Valiliğinin getirdiği 15 günlük eylem yasağı kritik. Çünkü grev ve eylemlerin başka fabrikalara sıçramasının önüne bu yasakla geçildi. Yasağın çıktığı gece direnişteki işçilerin çadırlarını söken jandarma ve polis, işçilerin fabrika önünde durmasına da izin vermedi. İşçilerin yasağa karşı kent meydanında yapmak istediği açıklama engellendi, “Başpınar’da olan Başpınar’da kalsın” dendi. OHAL il genelinde ilan edilmiş olsa da Şireci Tekstil İşçisi Fevzi’ye göre OHAL’den sadece Başpınar işçilerinin haberi vardı:
“Bu yasaktan market sahibinin, fırıncının haberi yok. Onları ilgilendiren bir durum yok çünkü. Koca Gaziantep’e 15 gün OHAL ilan ettiler desem ‘Ben dükkanıma gelip gidiyorum’ diyecek. Çadırların söküldüğüne onlarca polisin fabrika önüne yığıldığına şahit olmadılar. Ben şimdi bu adamdan nasıl yasağa karşı tepki göstermesini bekleyeyim?”
"Aynı fabrikanın iki bölümü arası araba mesafesi"
Fevzi bu habersizliğe tepkili, “Nasıl görmezler, nasıl anlamazlar?” diye soruyor. Bu sorunun birçok cevabı var. Başta gelen cevaplardan biri Başpınar’ın izole, kentten tasfiye edilmiş hali. OSB içerisindeki parçalılığı, neredeyse bir cezaevi gibi parçalanmasını yine Fevzi anlatıyor:
“Ücretlerimiz istediğimiz gibi yatmadığında gece vardiyasındaydık. Benim de çalıştığım akrilik bölümünde çalışan işçiler içeri girmedi, pamuk bölümündekilerin de içeri girmediğini öğrendik. Sonra sabah oldu gelen arkadaşlara ‘Pamuk da dışarıda, sağlam durursak kazanabiliriz’ dedim. Daha sonra eve gelip biraz uyudum, uyandığımda telefona baktım sabahki ekip içeri girmiş. Arkadaşlarımı aradım, ‘Pamuk içeri girmiş, biz de girdik’ dediler. Patron pamuk bölümünün işe başladığını söylemiş, bizimkiler de içeri girmiş. Halbuki pamuk bölümü içeri girmemişti. OSB’de fabrikalar hep böyle. Cezaevi gibi duvarlarla örülü. Akrilikten pamuk bölümüne ancak arabayla gidebiliyorsun. Tek tabela ama koca alan.”
Patronların duvarları arasında
Fevzi işçi komitelerinin geç kurulduğunu anlatıyor. Elbette bölümler arasında sağlıklı iletişimin kurulamamış olması bir neden. Anca bir başka neden de işçilerin geri kalan zamanlarında da yan yana gelememeleri. İşçiler evden çıkıp servisle fabrikaya, oradan eve gidiyor. İşçinin gününün büyük bir bölümü tamamıyla patronlar tarafından dizayn edilen duvarlar arasında geçiyor.
"İşçilerin yan yana geldiği her yer yok edildi"
1996 Ünaldı direnişinin işçi önderlerinden Mecit Bozkurt, bize bambaşka bir dünya anlatıyor. Gaziantep’in direniş tarihinde önemli bir yeri olan Ünaldı direnişi, 1980 darbesinden sonra Gaziantep işçi sınıfını tekrar harekete geçiren bir direnişti, aynı zamanda 1989 Bahar Eylemlerinin uzantısı olarak da düşünülebilir. Direniş 540 iş yerinde, 30 gün sürmüş, toplam 20 bin işçi direnişe katılmıştı. İşçilerin bir ilk olarak kitlesel halde sigortalı olması ise bu direniş sayesinde. Böylesi bir direnişin önderlerinden Mecit Bozkurt, başka bir çalışma mekanı anlatıyor:
“Ünaldı’daki iş yerleri birbirlerine çok yakındı. Hatta bitişik nizam derler ya, tıpkı öyleydi. Bu atölyeleri kuranlar işçinin nerede yemek yiyeceğini düşünmemişti. Sanayi büyüdükçe kahvehanelerin, kebapçıların, lokantaların da sayısı arttı. İşçilerin dürümcüsü, kahvehanesi vardı. İşçiler birbirlerini sık görüyorlar, başka firmalarda çalışan işçilerle diyalog kurabiliyordu. Birbirlerinin sıkıntılarından sorunlarından haberdarlardı. Doğalından bir işçi buluşması gerçekleşiyordu buralarda.”
"İşçinin sosyal hayatı dahi kontrol ediliyor"
Bugün hâlâ Emek Partisinde sınıf mücadelesi veren Bozkurt OSB’lere girip çıkıyor, direnişteki işçilerle konuşuyor, deneyim aktarıyor. Ancak işçiler arasındaki iletişime dair gördüğü çok daha farklı: “Fabrikaların etrafına çevrilmiş duvarlardan burası ne fabrikası anlayamazsın. Bazı fabrikaların içine servislerin bekleyeceği alanlar bile inşa etmişler. İşçi servise binerken bile yan yana gelmesin diye. İşçi servisten fabrika içinde iniyor, fabrika içinde biniyor. Dışarıyla tek bağı kalmasın istiyorlar. Haberlerde gördüm, Başpınar’a bir de konut projesi düşünüyorlarmış. Tamamen dış dünyayla bağ kesilsin, sosyal hayatlarını da kendileri kontrol etsin istiyorlar.”
"Dayanışma bugün de var"
Bozkurt, Ünaldı direnişi süresince bir kahvehane sahibinin ‘Direniş bitene kadar siz para vermeyin’ dediğini, komşuların yemek yapıp derneklerine getirdiğini anlatıyor. Bugün de buna benzer dayanışma örnekleri var elbette, ancak bugün engellemek çok daha kolay:
“Bugün de bize ulaşanlar var, yardım gönderiyorlar. Başpınar işçilerinin direnişi ülke çapında ses getirdi. Ama Ünaldı’da fark şuydu: Mahalle halkı atölyenin önünden geçerken bizi görüyordu, tanıyordu, koşullarımızı anlatabilmiştik. Bugün basın ve kolluk gücüyle kurulan OSB’ler, bu direnişlerin görünmesine engel oluyor”
"Başpınar işçilerinin BİRTEK-SEN’i var"
Ünaldı’daki direnişin deneyimlerinin Başpınar işçilerine getirdiği bir avantajdan söz ediyor Bozkurt, sendika: “Başpınar işçisinin bugün sendikası, BİRTEK-SEN’i var. İktidar Sendikanın Genel Başkanı Mehmet Türkmen’i tutuklayarak direnişi kırmak istiyor. İşçiler sendikasına daha güçlü sarılmalı. Bugün Başpınar işçilerinin BİRTEK-SEN gibi bir gücü var. Tüm bu direnişler işçiler için deneyim olarak bir kazanımdır. Ancak bu kazanımlarımızı koruyabilmek için, bu OSB’nin nasıl dizayn edildiğinden, direnişlerde karşımızda kimi bulduğumuza kadar, bütün bir hayatı bilimsel olarak anlamak ve yorumlamak için işçiler politikaya da doğrudan dahil olmalı” diyor.
Evrensel'i Takip Et